Asmalar Ne Zaman Ağlar?
İzmir’de yaşıyorum, güneşin neredeyse her gün kendini gösterdiği, insanların sürekli gülümsediği, ama bazen içten içe kaybolan, huzursuz bir gençlik hayatı… Dışarıdan bakıldığında her şey muazzam, ama içten içe her şeyi fazla düşünüyor olabilirim. Örneğin, geçenlerde bir arkadaşım asmalardan bahsediyordu, “Asmalar ne zaman ağlar?” diye sormuştu. Bu soru, bir yanda mizahi bir dille gelmişti ama benim kafamda birdenbire şüpheler belirdi: “Acaba asmalar gerçekten ağlar mı? Ve eğer ağlıyorsa, ne zaman ağlar?”
Asmaların Ağıtları: Gölge Altında Gözyaşları
Bunu düşünürken, İzmir’deki o sıcak yaz akşamları geldi aklıma. Hani şu asmaların gölgesinde oturduğumuz, soğuk birer ayran içerken akşam rüzgârının hafifçe yüzümüze vurduğu anlar. Ama bir anda düşündüm: Eğer asmalar ağlıyorsa, bu ortamda neden ağlamazlar ki? İnsanlar orada otururken mutlu görünüyor ama asmaların sesi, belki de onların hikayesi çok başka. “Günlük kaygılar, asmalar da ağlar mı?” diye kendi kendime düşünüp bir espri yapmaya başladım: “Ağlamanın da zamanı var, asmaların içindeki üzüm taneleri gibi…”
Hani bazen iş yerinde, ya da akşam arkadaş ortamında “Tamam, bu sefer gerçekten üzgünüm” dediğinizde, herkes gülüp geçiyor ya… Asmalar da işte o noktada ağlamaya karar verir. Ama nasıl ağlarlar? Hem de neden?
Asmaların Ağlaması: Bir İçsel Drama
“Bir asma ne zaman ağlar?” sorusuna gerçek bir cevap arıyorsanız, size bir önerim var: İzmir’in en sıcak günlerinden birinde, bir asmanın altına oturun ve ona sessizce bakın. Evet, işte o an, o asmanın solgun yaprakları, belki bir günün sonunda yorgun düşen bir bedeni simgeliyor. Bunu düşünürken birden bir iç sesim devreye girdi:
İç Sesim: “Bence asmalar sadece şarap yapıldığında ağlar. Ama tabii, şarapları tatlı tatlı içerken kimse asmanın ağladığını fark etmez.”
Evet, belki asmalar ağlamak yerine sadece üzülürler. Sonra üzüm olurlar, sonra şarap. Yani, aslında asmaların ağlamasının gerçek anlamı şarapta saklı olabilir. Kimse bu kadar dikkatli bakmaz ama bir asma üzüm verirken “Gerçekten seni ne kadar üzüldüğümü anlatamam” diyecek kadar dramatik olabilir.
Bir Arkadaş Sohbeti: Asmaların Yalnızlığı
Bir akşam, arkadaşım Mert’le birlikte çimenlere uzanıp yıldızları izliyorduk. Mert, birdenbire “Asmalar ne zaman ağlar?” dedi. Birkaç saniye sessiz kaldım, gözlerimi gökyüzünden ayırıp ona baktım. Ciddi ciddi sormuştu. Hemen konuya daldım:
Ben: “Bence asmalar, en çok üzüm olduktan sonra ağlar. Çünkü o zaman şarap olma yolunda, ama yolda acı da vardır, biliyorsun.”
Mert: “O zaman asmalar bir de fazla güneşte ağlar, değil mi? Hani o ‘susuzluk’ modunda.”
Ben: “Aynen, o zaman da susuzluktan ağlarlar ama yapraklarını da kuruturlar. O an asmalar aslında şarap olmadan önce kaybolan bir rüya gibidir.”
Bunun üzerine birkaç dakika susup, her şeyin ne kadar absürd olduğunu düşündük. Sonuçta, asmalar her zaman ağlamazlardı. Aslında ağlamak, bir şeyin kaybı anlamına geliyordu ve belki de asmaların kaybettiği şey, sadece üzüm değil, aynı zamanda yaşadıkları sıcak yaz akşamlarıydı.
Asmaların Ağlamasıyla Sonuçlanan Bir Yorum
Asmalar ne zaman ağlar? Bence asmalar, tam doğru zamanda ağlarlar. Hani o “gerçekten ağlamak istiyorum ama uygun zamanı bulamıyorum” anları vardır ya… İşte asmalar da, tam o an geldiğinde ağlarlar. Üzümler olgunlaştığında, yapraklar dökülmeye başlar. Bazen insanlar gibi, bazen üzümler gibi, bazen de şarap gibi, asmalar da kendi yolculuklarında kaybolurlar.
Buna karar verirken, yazın sıcak günlerinde asmaların ağlaması, gözyaşlarının şarap olmadan önceki son damlası gibi hissedilebilir. Aslında bu yazının sonunda şunu demek istiyorum: Hayatın sıcağında, her şeyin bir zamanı vardır. Ama bazen, sadece biraz dikkatli bakarak, ağlayan asmayı bulabiliriz.
O yüzden, bu yazınızı geçirmek için bir asmanın altına oturun ve sadece dinleyin… Kim bilir, belki bir asma, yazın sonunda sesini yükseltip ağlar. Ama merak etmeyin, herkesin kendi zamanında ağlamaya hakkı vardır.